Phantom Stories
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Phantom Stories
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 The Road So Far

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Marcius Stankovic
Büyücü
Marcius Stankovic


Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 07/05/09
Yaş : 28

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 2:53 pm

Fırtınalı bir gecenin sabahına uyanmıştı Harrisburg. Ürküten gök gürültülerinin yanında gögü delen şimşekler devam ediyordu. Neredeyse bir hafta olmuştu. Fırtına dinmeden devam ediyordu. Güneşten yoksun bir gün daha geçecek gibi görünüyordu. Bir iblis grubunun burada olduğunu düşünüyordum.Fırtına dışında pek bir şeye rastlanmamıştı. Açıklanamayan olaylar, ele geçirilme, cinayet elle tutulur hiç birşey yoktu. Belkide gerçekten sadece doğa olayları gerçekleşiyordur. Yine de bir süre daha burada kalmayı planlıyordum.Impala'nın içinde dudaklarımın arasına aldığım Jack Daniels şişesini kafama diktim. Her yudumladığımda gözlerimin önüne şu ana kadar her ne yaşamışsam geliyordu. Sayısızca öldürdüğüm iblisler, kurt adamlar, huzura kavuşturduğum ruhlar ve kaybettiğim dostlar..

Artık Sammy yoktu. Ne yaşadığına ne de öldüğüne dair bir şey vardı. Aylar geçti. Tam tamına beş ay oldu. Kaybolduğu günden beri arıyorum onu. Bu beş ay boyunca gidebileceği her yere baktım. Onu bulmak adına büyük bir katliam yaptım. Yaptığım türlü işkencelere rağmen kimse onun nerede olduğunu söyleyemedi.

Gerçekten kimse nerede olduğunu bilmiyordu. Ama ben devam edecektim. Onu ölü ya da diri bulana kadar aramaya devam edecektim. Elimi kontaktaki anahtara attığımda yanımda boş koltuğa baktım. Yanımdaki koltuğun boş olmasından ziyade içimde doldurulamayan koca bir boşluk vardı. Sadece Sam'in yokluğundan değildi bu içimden kara boşluk. Neredeyse tüm ailemin bu lanet olası kısa dünyada yok olup gitmesi ve sevdiğim her ne kadar insan varsa onları alıyor olmasıydı. İçimde öylesine bir kara boşluk vardı ki sahip olduğum tüm mutluluğumu emen kahrolası birşeydi. Dikiz aynasını kendime göre ayarladığımda Sam'in silüetini gördüm. İrkilerek arkamı döndüğümde hiç bir şey yoktu.Kalp atışlarımın yükseldiğini ve her azamın kardeşimin ölmemesi için yalvardığını hissedebiliyordum adeta. İçimi kaplayan bu acı Sam'i kanlı canlı görene kadar geçmeyecekti.
"Lütfen ölmüş olma Sammy." fısıldadım. Direksiyonu kavrayıp tam gaza basacakken buğulu camın tıklatıldığını duydum. Camın buğusunu ceketimin koluyla silerken bir yandan da dışarıda kimin olduğunu çözmeye çalışıyordum. Araba camını indirdim.


En son Dean Winchester tarafından Çarş. Ara. 05, 2012 4:05 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phantomstories.yetkinforum.com
Morticia Mortem
Şeytan
Morticia Mortem


Mesaj Sayısı : 200
Kayıt tarihi : 18/08/09
Yaş : 29
Nerden : hell.

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: Geri: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimeSalı Ara. 04, 2012 12:56 pm

Kıyametin yaklaştığını hissedebiliyordum. İşler değişiyordu, dengeler bozuluyordu ve büyük patronların bile paçalarının tutuştuğunu görebiliyordum. Eskisinden daha katı bir sistem uygulanıyordu. Azazel piyonlarını teker teker harcıyordu. Er ya da geç bende ölecektim. Azazel'in elinde harcanmak istemiyordum. Belki bir avcı tarafından tekrar cehenneme gönderilecektim belkide Azazel beni bulup canıma okuyacaktı. Hele ki gözleri önünde adamlarının cehennem biletlerini kesmemle fazladan işkenceyi haketmiştim. İblis bıçağını ondan çalmıştım ki bu iki kat kellemi istemesine sebep olmuştu. Bundan kesinlikle emindim. Kesinlikle patronların tahttan inmesi gerekiyordu. Bu yüzden takım değiştirmem gerekse de çabalayacaktım.

Winchester'lar, sevgili Kelly ve pek çok avcı kellemi istiyor olsa da beni öldüremeyeceklerdi. Çünkü onlara yardım edebilecek bir ben vardım. Bildiklerim ve daha sonrada öğreneceklerim hiçe sayılamazdı. Ben onların kozuydum ve bu yüzden buradaydım. Gecenin karanlığını delen bir şimşek düştü Harrisburg kuzeyine. Her yağmur tanesinin bir mermi gibi bedenime işlediğini hissedebiliyordum. Üzerimdeki kıyafetler beni bu ıslak tattan koruyor olsada her darbesini hissedebiliyordum. Tanınmamak adına taktığım ve beni koruyan kapşonumu sıyırdım yağmur suyunun süzüldüğü 67 model Impala'nın camını tıklatırken. Güçlükle indirilen araba camının ardından çıkan yüz şaşkınlıktan ziyade direk kendini korumaya almış bir tavır takındı. Aniden davranıp elini Colt'a attı ve doğrultu. Parmağı tetikteydi ve bu sefer ben hızlı davranıp beynimi uçurmadan önce konuşmaya başladım.
"Dean dur. Beynimi uçurmadan önce konuşmalıyız. " Dean bir iblisin sözlerine güven olmayacağını çok iyi bilirdi. Bana güvenmiyordu ve bu konuda gerçekten haklıydı. Yüzündeki ifadeden bunu anlayabiliyordum. Ama bu kez yalan söylemeyecektim. "Kardeşini bulmam da sana yardım edeceğim." Bir iblise güvenilmemesi gerektiğini biliyordu ve hala güvenmiyordu ama yinede beni arka plana atamazdı. Çünkü ona geriye kalan tek ailesini verebilme ihtimalini sunan tek kişiydim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcius Stankovic
Büyücü
Marcius Stankovic


Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 07/05/09
Yaş : 28

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: Geri: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimeÇarş. Ara. 05, 2012 4:03 pm

"Dean dur. Beynimi uçurmadan önce konuşmalıyız. " dedi sarışın ucube. Meg Masters.. Sadece avcıların değil, iblislerin bile kellesini istediği bir şeytan o. Onu öldürmek isteyenlerden biri bendim. Birincisi, o bir iblisti dünyanın düzen ve dengesinin korunması açısından kesinlikle ölmeliydi. İkincisi, kesinlikle bir baş belasıydı. Silahımın namlusunu ona doğrulttuğumda yapmak istediğim tek şey onun kafasını uçurmaktı. Fakat bunu yapmamı engelleyen bir dürtü vardı içimde."Kardeşini bulman da sana yardım edeceğim." Tam tetiği çekmek üzereyken Meg'in söyledikleri beni duraksattı. Yalan söylüyor olabilirdi ve büyük bir ihtimalle bu sadece bir yemdi. Ama eğer aksiyse küçük bir ihtimal bile bunu es geçemezdim. Bir iblisin bir avcıya yardım ettiği pek sık rastlanan bişey değildi, hatta hiç değildi. Ne yapmam gerektiği konusunda pek fikrim yoktu. Silahımın namlusu hala onun yüzüne doğruydu. Sert bakışlarımı iblisin soluk yüzünde gezdirirken bir yandan Meg'i yokluyordum.

"Sana neden inanayım Meg? Beni tuzağa düşürmeye çalışmadığını nereden bileyim? Belki de çok sevgili babanın yeni oyunlarından birisidir ha. Seni öldürmemem için hiç bir sebep yok."

dedim sakin fakat bir o kadar da alaycı bir tavırla. Ona inanmaktan başka bir çarem yoktu. Mevzu bahis olan şey Sam idi ve bu işin sonu nereye giderse gitsin onun adına yaptığım hiç birşeyden pişman olmayacaktım. Küçük bir ihtimal bile benim için önemliydi. "Şimdi geri doğru beş adım at ve geri çekil. " Araba kapısının mandalını çekerken gayet temkinli davranışlar sergiliyordum. Dikkatli olmalıydım. Meg, yarım adımlar şeklinde geri doğru açılıyor istenileni yapıyordu. Arabadan aşağı adım attım ve onu karşıma alacak şekilde durdum. Islanmış kısa sarı saçları birbirine yapışmıştı. Meg'in yüzünde en ufak br endişe korku sezilmiyordu. Rahat ve ciddi bir ifade takınıyordu. Belli etmesem de bu beni rahatsız ediyor ve içimde sürekli bokun çıkacağını söylüyordu. Belki de karşımdakinin bir iblis olmasından kaynaklanan bir şeydi. Güvenemezdim. Ve asla bir iblise güvenilmezdi. Yağmur sularının yanaklarımdan süzülmeye başladığını hissettim. Soğuktu. Bedenimi kaplayan bir titremeyle irkildim.

"Beynini patlatma mı bekliyorsun yoksa konuşmaya başlayacak mısın?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phantomstories.yetkinforum.com
Morticia Mortem
Şeytan
Morticia Mortem


Mesaj Sayısı : 200
Kayıt tarihi : 18/08/09
Yaş : 29
Nerden : hell.

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: Geri: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimeSalı Ara. 11, 2012 10:29 am

"Sana neden inanayım Meg? Beni tuzağa düşürmeye çalışmadığını nereden bileyim? Belki de çok sevgili babanın yeni oyunlarından birisidir ha. Seni öldürmemem için hiç bir sebep yok."

Haklıydı, bir iblise güvenemezdi. Beni öldürmemesi için gerçektende iyi nedenleri vardı fakat hiç birşey kardeşini bulmamdan daha önemli olamazdı. Daha öncede başlarını belaya soktuğumdan dolayı bana olan güveni sıfırdı. Bu sefer yalan söylemiyordum. Sert bakışlarında beni korkutmaya çalışan bir Dean vardı fakat yeşil gözlerinde Sam'i bulma arzusu, güvensizlik, bir nevi çaresizliği görüyordum. Çatık kaşlarının altından süzüyordu beni. Şimdi geri doğru beş adım at ve geri çekil. Sakin ve emin adımlarla istediği gibi geriye doğru beş adım aldım. Dean, elindeki silahla geri gitmem için işaret ediyordu. Ellerimi bir zanlı edasıyla havaya kaldırıp başımı sola yatırıp kaşlarımı kaldırdım onu yatıştırmak için.


"Haklı olabilirsin bana güvenmeni beklemiyorum fakat sana bu kez yalan da söylemiyorum. Şunu söylemeliyim ki, bu kez aynı taraftayız. Bundan emin olabilirsin. Sana yardım ediyorum çünkü sende bana yardım edeceksin. İlk önce şu konuda anlaşmak istiyorum. Onu sana bulduğumda ya da yerini söylediğimde alnımın ortasında kurşun görmek istemiyorum ya da kutsal suyla yıkanmak. Beni öldürmeyeceksiniz. Anlaştık mı?"

Yaşamak istiyordum. Ve artık ideallerim tamamen değişmişti. Azazel'in ve diğer lanet olası iblislerin emri altında olmak istemiyordum. Ve kıyametin kopmasını isteme gibi bir düşüncemde yoktu. Lucifer'i kafesinden çıkarma gibi planım kesinlikle yoktu artık. Kuşumuz kafesinden çıkmamalıydı. Azazel yetmiyormuş gibi bir de en büyük ucubeyle uğraşmayı göze alamazdım. İşime gelmiyordu. Lucifer hepimizi yok ederdi. Bizim gibi siyah gözlü piyonları ise el üstünde tutup baş tacı yapmasını beklemezdim. O sadece işe yarayacak olanları kullanacaktı. Hatta onlara ihtiyacı olacağını bile sanmıyorum. Bu yüzden artık ben yoktum. Azazel, babamda olsa beni bulduğunda öldürecekti. Canıma okuyacaktı. Benden çok çok daha güçlüydü. Canım sadece iki parmağının arasındaydı.

"Beynini patlatma mı bekliyorsun yoksa konuşmaya başlayacak mısın?"

"Tamam sakin ol şampiyon. Sam ölmedi yaşadığına dair duyumlar aldım. Baltimore'da olduğunu sanıyorum. Ve şeyy..." çok hoşuma gitmese de bunu söylemek yine de söyleyecektim. "Galiba sarı gözlünün elinde.. Ucub.. Pardon şey psişik yetenekleri olan tüm çocukları topladığını duydum ve Sam'de ona eşlik ediyor galiba ona rütbe atlattıracak." Bakışlarından anladığım kadarıyla çok kızmıştı, korkudan ve biraz önce bahsettiğim gibi çaresizlikten ziyade intikam ateşini görüyordum. Daha öncesi annesini alan kötü adam şimdi ailesi sayılan tek insanı da ele geçirmişti. İntikam konusunda haklıydı fakat acelesi davranacak olursa, Azazel'in onun kafatasını bir kadeh olarak kullanacağından şüphe yoktu. Yumruğuyla vurdu Impala'nın kapısına. Yumrukları, kemikleri sertleşmiş olsa gerekti. Arabaya doğru atılacak oldu kızgın avcı.

"Hooop, sakin olsan iyi olur adamım. Azazel hepimizi kazığa oturtturur. O yüzden sakin ol. Hem Sam'i hem diğerlerini kurtarmak için adım adıma ilerlemeliyiz. Bu yüzden bu kez beni dinleyeceksin. Haa bu arada, al şu büyü torbalarını arabaya ve cebine koy. İzimizi anca bu şekilde kaybettiririz. Azazel peşime birilerini kesin takmıştır çünkü."

Cebimdeki büyü torbalarından fırlattım Dean'e. Bizi bulamamaları için hazırlamıştım bu torbaları. Sol eli ve gövdesi arası yakaladı büyü torbalarını Dean. Birini arabanın açık penceresinden içeri fırlattı diğerini de cebine sıkıştırdı. Azazel'i alt etme planlarımız umarım işe yarardı.


En son Meg Masters tarafından Perş. Ara. 19, 2013 11:43 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcius Stankovic
Büyücü
Marcius Stankovic


Mesaj Sayısı : 123
Kayıt tarihi : 07/05/09
Yaş : 28

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: Geri: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimeÇarş. Ara. 12, 2012 9:28 pm

"Haklı olabilirsin bana güvenmeni beklemiyorum fakat sana bu kez yalan da söylemiyorum. Şunu söylemeliyim ki, bu kez aynı taraftayız. Bundan emin olabilirsin. Sana yardım ediyorum çünkü sende bana yardım edeceksin. İlk önce şu konuda anlaşmak istiyorum. Onu sana bulduğumda ya da yerini söylediğimde alnımın ortasında kurşun görmek istemiyorum ya da kutsal suyla yıkanmak. Beni öldürmeyeceksiniz. Anlaştık mı?"Aynı tarafta olmak? Bir iblisin ağzından duyulması mümkün olmayan şeylerdi bunlar. Şu ana kadar tanıştığım hiç bir iblis bu kadar dost canlısı görünmemişti. Yine de yardıma ihtiyacım olduğundan bana yardım etmeyecekti. Onun bana ihtiyacı olduğu için yardım edecekti. Gönlünden gelerek bir şeyleri yapmasını bekleyemezdim tabi ondan. Bu tamamen evrene aykırıydı. Yardımını kabul edecektim çünkü onun bana ihtiyacı olduğu gibi benim de ona ihtiyacım vardı. Tedbir olarak yine de indirmiyodum silahımı küt saçlı soluk benizli siyah gözlünün günah fışkıran suratından."Tamam sakin ol şampiyon. Sam ölmedi yaşadığına dair duyumlar aldım. Baltimore'da olduğunu sanıyorum. Ve şeyy...Galiba sarı gözlünün elinde.." Vücuduma yayılan bir rahatlama hissi, içimdeki kaybolmayan o büyük sızı hafifledi adeta. En azından artık yaşadığını biliyordum ve nerede olabileceği konusunda bir fikir attı ortaya Meg. Kardeşimi, dostumu geri kalan tek ailemi bulabilme imkanım vardı ve sarı gözlünün işini tamamen bitirme gibi bir fırsat yakamıştım. "Ucub.. Pardon şey psişik yetenekleri olan tüm çocukları topladığını duydum ve Sam'de ona eşlik ediyor galiba ona rütbe atlattıracak." Sinir ve endişeden doğan bir duygu patlamasıyla yumruğumu sıkıp indirdim bir yumruk arabanın metal soğuk kapısına. Impala.. Tüm sinir ve kaprislerime dayabilen tek hatun. Azazel'i bir an önce bulup canına okumak istiyordum. Kardeşimi bir an önce o cehennemden çekip almak istiyordum. Onu değiştirmesi, tamamiyle bir ucubeye dönüştürmesi, Sam'i, öz kardeşimi kendi ellerimle haklamam gerektiği düşünce beynimi kemiriyordu. O bir ucube değildi, olmayacaktı. Olmasına izin veremem ve vermemeliyim. Aklımı kaçıracak gibi olsam da Azazel'i nasıl haklamam konusunda düşünüyordum. Elimizde Colt vardı yine de riskli bir durumdu. İşimin artık şansa kaldığını düşünmeye başlamıştım. Tek bir merminin Azazel'in iki kaşının arasını bulması biraz sıkıntılı olacak gibi duruyordu.
"Hooop, sakin olsan iyi olur adamım. Azazel hepimizi kazığa oturtturur. O yüzden sakin ol. Hem Sam'i hem diğerlerini kurtarmak için adım adıma ilerlemeliyiz. Bu yüzden bu kez beni dinleyeceksin. Haa bu arada, al şu büyü torbalarını arabaya ve cebine koy. İzimizi anca bu şekilde kaybettiririz. Azazel peşime birilerini kesin takmıştır çünkü."
Refleskle tuttuğum büyü torbalarından birini sokuşturdum cebime. Meg, bu sefer gerçekten başı belada olmalıydı. Korkunun, onun karanlık gözlerinde gezindiğini görebiliyordum. Bir avcı tarafından aransa bu kadar korkmazdı fakat onu arayan kişi Azazel ve onun tayfasıydı. Aşağı kattaki eğlenceyi iyi biliyordu ve zerresini bile yaşamak istemiyordu belli ki. Cehennemin o sıcak oyunlarından yeterince tadıp rahatsız olmuşa benziyordu.
"Arabaya bin, güvenli olabilecek bir yer biliyorum. Büyü torbaları olmasa bile bizi orada bulabileceklerini sanmıyorum. Acele et. " dedim yağmur sularının ıslattığı vücudumu soğuk bir titreme alırken. Arabanın kapısının mandalını çekip silahımı belime sıkıştırdım. Meg arabaya binmeye hazırlanırken onu Bobby'nin evine götürmeyi planlıyordum. Orası hem şu Azazel'i haklama konusunda planlar yapabileceğimiz hem de güvende kalabileceğimiz bir yerdi.[color=#696969]Meg, öldürmem gereken listesinden zirveye oynayanlardan biriydi fakat son hamlesi oldukça fikrimi değiştirmişti. Ölüyken işime yaramazdı.[/
color]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phantomstories.yetkinforum.com
Morticia Mortem
Şeytan
Morticia Mortem


Mesaj Sayısı : 200
Kayıt tarihi : 18/08/09
Yaş : 29
Nerden : hell.

Karakter Özellikler
RO Puanı:
The Road So Far Left_bar_bleue100/100The Road So Far Empty_bar_bleue  (100/100)

The Road So Far Empty
MesajKonu: Geri: The Road So Far   The Road So Far Icon_minitimePerş. Ara. 19, 2013 11:42 pm

Dışarının soğuk havasına nazaran arabanın içinde ılık bir hava hakimdi. Motorun çalışması dahi bu arabanın içindeki soğuk hava akımının kırılmasına yeterdi zaten. Arabaya binerken biraz tereddütte kaldıysam da aradan kısa bir süre geçtikten sonra gönül rahatlığıyla olmam gerektiğini düşünerek sırtımı koltuğa yaslayarak gözlerimin ucuyla Dean'in hareketlerini takip etmeye başladım. İçim rahattı çünkü aile değerlerine sıkı sıkı sarılan, kardeşinden ötesi olmayan birinin mecbur kaldığı duygulara sımsıkı sarılmıştım. Bırakmaya da niyetim yoktu. Ben onu ne kadar kullanacaksam o da beni o kadar kullanacaktı. Buna izin verecektim. Yine de kıçımı sağlam tutmak için kendime ve ona dikkat edecektim. Bana ne yapacağı bilinmezdi. Arabanın içindeki sessizlik, motorun bağırmasıyla kayboldu. Dean vites attırdı ve Impalayı sakinleştirdi. Yolu izliyordu. Hava olabildiğine kararmıştı. Şuan görebildiği sadece arabanın farlarıyla aydınlanan önündeki yoldu.

"Bir cadı var onun yardımına ihtiyacımız olacak. Yani biraz mezhep genişleyecek haberin olsun. Şimdilik şu olağanüstü varlıkları avlama hobine son versen iyi olacak şayet o olmazsa Azazel'n elinden Sam'i kurtarmamız imkansız olacak."

Avcı, arabayı güvende olabileceğimiz bir yere sürüyordu. Neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Belki de beni avcı dolu bir eve tıkıp türlü işkenceler eşliğinde eğlence düzenleyeceklerdi. Belki de avcılar kulübünde Kelly ile tanışmıştı ve beni ona hediye olarak götürüyordu. Kafama kırmızı bir kurdele geçirse hiç şaşırmayacaktım. Ama ona güvenmek zorundaydım onunda bana güvenmek zorunda olduğu gibi..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
The Road So Far
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phantom Stories  :: Amerika :: New York :: Albany-
Buraya geçin: